Ben Nurcan telefonda seni boşlatmamı istermisin ,Numaramı Tıkla Ara
0035 351 57 32

arkadaşlar beni geneleve götürdü

Merhaba arkadaşlar ben Cem,sonunda yavaş yavaş bugüne değin yaşamışolduğum ilişkileri en baştan itibaren yazmayabaşladım. Bu yaşadıklarımı çok samimi 1-2 arkadaşımharicinde bilen yoktur. Bunları burada yazarken bir nevi içimi dökmüşve o günleri tekrar yaşıyormuş gibi oluyorum. İlk paylaştığımhikayem; ‘Genelevde siktiğim amdan birşey anlamadım!’olmuştu. Yaş 16 ve ilk defa gerçek bir amın içindeboşalmıştım. İlk tecrübemdi, her ne olursa olsun öyleveya böyle yaşanacaktı ve yaşandı.Babam bir fabrikada yönetici pozisyonunda çalışmaktaydı. Birakşam fabrikanın başka bir şehretaşınacağını ve en azından emekli olana kadarbizim de oraya yerleşeceğimizi söyledi. Şehrin veoturcağımız ilçesinin ismini veremeyceğim, ki ilerleyenyazılarımda umarım bana hak vereceksiniz. Vakit geldi veokulların yaz tatiline girmesi ile hemen taşındık. Babamzaten daha önceden fabrikanın kurulum aşamasını takip etmekiçin devamlı gidiyordu. O sırada oturacağımız ev falankiralanmıştı. Sırtını bir dağayaslamış ilerisinden büyük bir nehir geçen, şirin, anadoluinsanının sıcaklığı ve samimiyetininkaybolmadığı ufak bir ilçeydi. Taşındığımızev iki katlıydı, üst katta ev sabimiz, alt katta da biz oturuyorduk.Ev sahibimiz namazında niyazında karı koca ve iki çocuklarıvardı. Biri Murat abi hazır askerdi, eli kulağında gününübekliyordu. Diğeri Ayşen abla, 18 yaşında, orta okuldansonra okumamış, ev kızı idi.Günler bir birini kovaladı,yabancılık kalmamıştı, yeni arkadaşlaredinmiştim. Burada hayat İstanbul’a nazaran daha özgürdü, trafik,kalabalık insan yoktu, büyük bir şehir değildi nede olsa.Bisikletlerimize bindiğimiz gibi akşama kadar gezmediğimiz yerkalmıyordu. Her yer, her an bir top sahası olabiliyordu bizim için.Bu arada ev sahiplerimizle de gerçekten bir aile gibi olmuştuk. Ayşenabla ile bir abla kardeş ilişkisi çerçevesinde çok güzel birdiyaloğumuz vardı. Okulların açılmasıyla rutin okulhayatı ve koşturmacası başlamıştı. Okulolmadığı zamanlar evde isem çoğunlukla Ayşen ablaevdeki işlerini güçlerini bitirmişse, bize iner, sohbet eder, müzikdinlerdik. O zamanlar şimdiki gibi TV’de çok kanal, internet, VCD, DVDfalan yoktu. Gerçekten en güzeliydi bence.İlk senemi bitirmiş yine yaz tatilinegirmiştik. Buraya taşındıktan sonra annem de babamın yönettiğifabrikada çalışmaya başladığı için, ben hafta içievde yalnızdım. Kah arkadaşlarla, kah evde vakit geçiriyordum.Evde olduğum günlerden birinde Ayşen abla yine bize indi. Bu aradaAyşen abla daha önce dediğim gibi, 18 yaşındaydı.Yaklaşık 170-175 boylarında, 55-60 kilolarda, esmer birkızdı. Her zaman şalvar ve üzerine gömlek giydiği içinvücut hatlarını kestirmek çok zordu. Ve en ufak bir şekildebaşka gözle bakmamıştımda zaten. Yine sohbet muhabbetderken müzik setini karşısına oturdu, radyoyu açtı vekanalları değiştirirken, ben de arkasından dirseklerimsandalyenin sırt kısmına, kollarım onun omuzuna gelecekşekilde eğilerek hafif yaslandım. Bugün dahi halen anlamveremem, daha 1-2 dakika geçmişti ki, nasıl oldu anlamıyorum,Ayşen abla başını onun omuzu üzerinde olan yüzümedoğru döndürdü ve o an dudak dudağa öpüşmeye başladık…Şaşkınlık ve salaklıkarasında karşılık veriyordum. Dudaklarımızıhiç ayırmadan ayağa kalktı ve ayakta devam ederken, birden ikieliyle göğsümden ittirdi. Karşı karşıya duruyorduk ki,okkalı bir tokat yapıştırdı ve koşaradımlarla çıktı gitti. Halen birşey anlayabilmişdeğildim. Benim tarafımdan Ayşen ablaya karşı en ufakbir şekilde meğilim yoktu. Ayşen ablaya ‘Abla’ gözünden öte birgözle bakmamış ve düşünmemiştim dahi. Sonradan ufak ufakkendime gelirken, Ayşen ablanın belki bana karşı birtakım düşünceleri veya beslediği duygular olmuştur diyedüşündüm. Ama tokat nedendi? Anlam veremedim. O gün öyle geçti, gün içindehiç karşılaşmadık.Öbür gün yine öğlene yakınkalktım. Havalar zaten sıcak, bir duş alıp, altımasadece şortumu giydim, üst kısmım çıplak vaziyette kendimebirşeyler hazırlayıp atıştırıyordum. Kapıçaldı. Açtığımda Ayşen abla karşımdaydı,“Sesin soluğun çıkmıyor, ne yapıyorsun?” dedi. Ben de, “Ne olsun,bişeyler atıştırıyorum. Gel istersen…” dedim. “Ohoobiz kahvaltı yapalı yıl oldu!” dedi ve birkaç saniyeliğinebir sessizlik çöktü. Karşı karşıya ayakta duruyorduk ki,aynı anda birbirimize yaklaşarak yine dudaklarımızbirleşti. Bu sefer çok farklıydı, Ayşen ablakollarını boynuma sarmış, ben de belinden sıkıcakavramıştım. Daha kimsenin değmediği oyumuşacık dolgun dudaklarını resmen emiyor,ısırırcasına öpüyordum. Ellerimi yavaşçakalçalarına kaydırdım, şalvarın üzerindenkalçalarını okşamaya, ufak ufak avuçlamaya başladım. İtiraz etmiyordu.Birkaç saniyeliğine ayrıldık vesalona geçtik, üçlü koltuğa oturduk, yine öpüşmeyebaşladık. Elinin birini çıplak göğsüme koymuş, biriomuzumda, bense kalçalarını okşar, sıkar vaziyette devamediyorduk. Bir ara ben de elimin birini göğsüne koydum. Bir saniyelik birduraklama oldu, irkildi. Ama o da istiyordu, kendi duygularına maniolamıyordu. Tepki vermedi. Ufak çok nazik hareketlerle göğüsleriniokşamaya başladım. Kalp atışlarını avcumuniçinde çok rahat hissedebiliyordum. Dudaklarımı dudaklarındanayırdım, yanaklarından ufak ufak öpücüklerle kulak memelerine,boynuna inmeye başladım. Hem öpüyor, hem dilimi gezdiriyodum.Ayşen abla kısıkta olsa ufak ufak inlemeylekarışık sesler çıkarıyordu. Göğsündeki elimigayet yavaş hareketlerle aşağı doğrukaydırıyordum. Ürkek bir ceylan gibiydi, sanki en ufak birşeydetılsım bozulacak, kaçıverecek gibi. O anda bedenininaldığı hoş hazzın büyüsünü yaşamak istiyor, fakatbeyninin içinde, nereye kadar gidebileceği ve ‘ya duramazsak?’korkuları vardı eminim.Elimi önce bacağınakaydırdım, ordan kasıklarına doğru kayarken boynunuyalamaya, öpmeye, emmeye devam ediyordum. Şalvarın üzerinden tamamına dokunmuştum ki, bacaklarını kastı vesımsıkı kapadı. Kulağına, “Bu zevki yaşamakistiyorum, senin de yaşamanı istiyorum, merak etmekızlığına hiçbirşey olmayacak, bana güven!” dedim. Gözlerinebaktım, yarı kendinden geçmişçesine bana baktı ve vücudunungevşediğini hissettim. Yine boynuna yumulurken, elimi direktamının üzerine koydum. O da hafifçe araladıbacaklarını. Sıcaklığını şalvarınüzerinden bile hissedebiliyordum. Elimi bastırmaya,amcığını avuçlamaya, okşamayabaşlamıştım ki, Ayşen abla bacaklarınıdahada açarak, kalçalarını yukarı kaldırarak, yay gibigerilmeye başladı. Amcığı üzerindeki elimi biraz dahabastırmaya, okşamalarımı hızlandırmayabaşladım. Ayşen abla sıtma nöbeti olmuş gibi titriyor,çığlık atmamak için koltuğun yastığınıısırıp, inliyordu…Diğer elimle gömleğinin birkaçdüğmesini açmıştım. Bembeyaz südyeni ile göğüslerikarşımdaydı. Ayşen ablanın titremesi geçmiş,alnında boncuk boncuk ter damlaları ile gözleri kapalıolmasına rağmen yüzünde tarifi imkansız bir tebessümlekarışık bir güzellik vardı. Südyeninin üstkısmından taşan göğüslerini öpüyor, yenidenamcığını okşuyordum. Bu arada benim halim içleracısıydı, yarrağım o güne değinhissetmediğim bir şekilde, demirden farksız, kafasızonkluyordu resmen. Göğüslerini öperken südyenini dişlerimle tutarakaşağı çektim. O büyüklükteki göğüslere rağmenuçları minnacıktı. Uçlarına dilimi değdirmemleAyşen abla başımı tuttu, parmaklarınısaçlarımın arasa geçirerek, okşama ile karışıkbastırıyordu.Artık önüm açılmıştı,tüm hareketleri, birşeyler yaşamak, hissetmek istediğininsinyalleriydi. Göğüslerini alabildiğim kadar ağzımaalıyor, emiyor, öpüyor, yalıyordum. Yine sesi değişti vevücudu sanki onun kontrolünde değilmişçesine istemsizkıvranıyordu. Amcığı üzerimdeki elimi yavaşçayukarı göbeğine doğru okşar gibi hareket ettirirken, elimşalvarın lastiğini arıyordu aslında. Sonundageldiğimde, elimi içine sokarak, yeniden okşayarak,aşağı doğru indim ve amcığı ile elimarasında sadece külodu vardı. Elim amcığınınüzerine geldiğinde külodunun sırılsıklam olduğunufarkedebiliyordum. Göğüslerini hırçın bir şekilde ememeyedevam devam ediyordum ve Ayşen abla kıvranıyordu.Külodun kenarındanamcığının dudaklarını okşuyor, yavaşyavaş parmaklarımı amcığının üzerinegötürüyordum. Ama daha fazla gidemiyordu parmaklarım. Hazır elimşalvarın içindeyken elimi oynatmadan kolumu hareket ettirerekşalvarın sıyrılmasını sağlıyordum. Şalvarıkülodun hizasına kadar sıyrılmışken ve Ayşenablam zaten başka hülyalardayken çıkartmam lazımdı. Sonundaelimi amcığından çekerek, bir çırpıdaşalvarı sıyırıverdim. Dizlerinin altına kadar çekmiştim,ama hiçbir hareketimi kesmiyordum. Benim beynimden geçen tek şey, onukıvamında tutarak, bana itiraz edemiyecek haldeyken, yavaşyavaş soymaktı, ki adım adım başarılıoluyordum. Her şey kontrolüm altındaydı ve onu sevip,okşamak, tenini kokusunu bile hissetmek harikaydı. Kızlığınazaten dokunamazdım.Koltukta doğruldum. Oturur vaziyettekendini koltuğa salmış Ayşen ablanın ellerindentutarak kalkmasına yardım ettim ve hiçbir şey demedengömleğinin kalan son düğmesini de açarak, gömleğini çıkardım.Harika bir vücudu vardı. Omuz başlarını öperken, ellerimsüdyenin kopçalarıyla uğraşıyor, bir yandanda kopçayadoğru bakmaya çalışıyordum. Biraz uğraştırsada, sonunda açtım ve südyenini de çıkardım. Kolları ilegöğüslerini birden kapadı. Gözgöze geldik ve dudaklarınauzandım. Öperken askılarını aşağı indirerekaldım. Yine doğruldum ve ayağa kalktım. Ayağakalkmamla gözleri açıldı ve bakışları önümekilitlendi. Hiç hesap etmemiştim, şortumudelecekmişçesine çadır kurmuştu yarrağım…Bir anlık şaşkınlıktansonra ellerinden tutarak ayağa kaldırdım. Şalvarıayaklarına kadar düşmüştü. Ayakta yine öpüşürken bu seferkalçalarını okşuyor, onları sıkıyordum. Yusyuvarlak,sert ama bir o kadarda pürüzsüz bir teni vardı. İyice kendime çektim.Vücutlarımız yapışmış, yarağımınsertliğini eminim hissedebiliyordu. Kalçalarını okşarkenparmaklarımı külodunun arkasından içine sokarakaşağı doğru indirmeye başladım. Öpüşüyorduk.Bu arada itiraz edermişçesine elimi tuttu. Ben biraz daha kuvvet verinceelinden kurtuldum ve külodu sıyrıldı. Zaten bir andaanlamasına fırsat dahi kalmadan dizlerimin üzerine çöktüğüm gibidirekt dudaklarımı amcığınayapıştırdım. Geri kaçmaya ve başımıittirmesine rağmen, ellerimle kalçalarınayapışmış ordan kuvvet alarak başımı bastırmayadevam ettim ve ben de onu oturmaya zorladım. Sonunda kendini koltuğaatıverdi. Çekerek koltuğun kenarına getirdiğimamcığına yeniden gömüldüm ve vücudumu bacaklarınınarasına yerleştirdim. Bu sayede bacaklarını da kapayamıyordu…Dilimi direk am dudaklarının içinedaldırdım. Amcığı sırılsıklamolmuştu. Yalamaya, emmeye başladım. Ama Ayşen ablakıvranıyor, bir yandan zevk alıyor, bir yandanda kafasıiçindeki tabularla savaşıyordu. Birden kendine gelerek,“Kapıları ve camları kapa bari!” dedi. Ben de, “Daha iyi fikrimvar!” dedim ve yatak odasına götürdüm. Yatağa yatırdım vehiç vakit kaybetmeden yine amcığına yumuldum.Abartısız belki bir saat dudaklarımıamcığından çekmedim. Doyamıyordum. Sayısınıbilmiyorum ama Ayşen abla defalarca zirvelere çıkmış,titremekten ve kasılmaktan ter içinde ve yorgun düşmüştü ki,“Yeter dur bir nefes alayım ne olur!” diyebildi.Ben de yanına uzandım sırtüstü,ama benim ufaklığın durumu gayet ortadaydı, çadırdimdik duruyor ve bariz şekilde çıkmak istercesine şortabaskı yapıyordu. Bunu Ayşen abla da görüyor, ama cesaretedemiyordu. Sırtüstü yan yana yatarken Ayşen ablanın nefesidüzene girmeye başlamıştı. Ben ama ortamınsoğumasını istemiyordum, elini tuttum ve benimufaklığın üzerine koydum, onun eli üzerindende ben de tutuyor veelini çekmemesi için hafif bastırıyordum. Elimi onun eli ile beraberyarrağımın üzerinde gezdiriyor, okşatıyordum. Onunkendi kendine harekete devam ettiğini hissedince elimi çektim. Ayşenabla şortun üzerinden yarrağımı okşuyor ve ara arakalınlığını hissedercesine parmaklarıarasında sıkıyordu. Mükemmel bir duyguydu, ama elininsıcaklığını, yumaklığını hissetmekistiyordum için için. Bir elimi şortumun içine sokarakyarrağımı tenime yasladım, bir elimle de şortumuçıkarıverdim. Artık yarağım gözler ünündeydi. 16yaşıma göre gayet normal boyutlardaydı ve iki saatlik arzu yüklüyarrağımın ucu ıslanmış, zevksıvılarım akmış vaziyetteydi…Ayşen abla sağ omuzunun üzerinde banadoğru dönerek, sol eli ile yavaş yavaş sıvazlıyorduyarrağımı. Zevk sularım parmaklarınabulaşmış, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu,“Sen boşaldın mı?” dedi. “Daha değil, seninlesevişirken o kadar doldu ki, artık taşıyor, bunlardaonlar!” dedim. “Hmmm, çok mu dolmuş?” dedi. Pek beklemediğimkelimelerdi. Sıvazlamaya devam ederken, “Geçenlerde, bizim Hatice,abisinin video kasetlerinden birini bulmuş, onlarda seyrettikkızlarla!” dedi. “Neler vardı?” dedim. “Çok iğrençti, filimdekierkekler senin bana yaptıklarını kadınlara yaptılar,kadınlar da erkeklerin siklerini… anlarsın ya!” dedi. “Benimyaptıklarım zevkli değilmiydi?” dedim. “İnanamıyorumzaten bunları yaptıklarımıza!” dedi. O sıradaannesinin sesi geldi, “Ayşen!” diye sesleniyordu yukarıdan. “Annem!”diye büyük bir panikle kalktığı gibi, daire kapısınayakın, “Geliyorum anne!” diye içeriden seslendi. Salona geçip müthişbir hızla elbiselerini giydi, eşarbını takıp düzeltti.Ben de salona yanına gelmiştim, halençırılçıplaktım, kazık gibi dimdik yarrağımlaortada onu seyrediyordum. Teşekkür edercesine dudaklarıma bir öpücükkondurarak, uçarcasına gitti.İçimi büyük sevinç kaplamıştı, Ayşen abla ile çırılçıplak kalmıştık ve hemen hemen bütün sınırları yıkmıştık. Böyle bir sevişme için hiçbir tecrübem olmasa da, gizli gizli okuduğum Penthause, Playboy ve Playmen dergilerindekihikayelerden aklıma gelenleri uygulamış ve Ayşen ablayı da defalarca zirvelere çıkarmıştım. Artık birdaha geldiğinde kaldığımız yerden devamedebilirdik, orasına burasına dokunsam ne der, nasıl soyarım gibi düşüncelerle uğraşmayacaktım. Ama yarrağım halen kazık gibiydi, banyoya geçtim ve duvarasırtımı yaslayarak gözlerimi kapadım, Ayşen ablanın muhteşem vücudu gözlerimin önündeydi. Teninin kokusu halen içimde, 31 çekmeye başladım. Zaten o kadar doluydum ki, fazlauğraşmadan o güne kadar yaşadığım en şiddetli boşalmayı yaşadım. Bitmek bilmiyordu, taşaklarım dolmuş taşmıştı sanki. Dizlerimin bağı çözülmüştü sanki, vücudum bacaklarıma ağır geliyordu. Duşumu aldım, yerlerdeki döllerimi yıkadıktan sonra şortumu ve tişörtümü giydim. Yatak odasına geçip çarşafı ve örtüleri düzelttikten sonra salonda koltuğa uzandım. Tatlı bir yorgunluk vardı üzerimde. O halde uyuya kalmışım.Annemle babamın sesine uyandım. İşten gelmişlerdi. Annem yemek işine girişti, babam da televizyonu açtı. Babam, “Ne var ne yok bakalım, napıyorsun? Evde canınsıkılmıyor mu?” dedi. Ben de, “Ne yapayım baba, arkadaşlarla bisikletlerimizle geziyoruz, top oynuyoruz, vakit geçiyor!” dedim. Babam, “İstersen işyerine götürebilirim, fabrikada da gezersinoyalanırsın, değişiklik olur?” dedi. Bir işim gücüm de yoktu ki, babama hayır diyeyim. Mecburen, “Tamam baba.” dedim…